Yer Konya... 10 Kasım törenlerinde gecikmeler oluyor... İstiklal Marşı, 09.05'te çalan sirenler eşliğinde saygı duruşuyla birlikte okunuyor.
Vali Cüneyit Orhan Toprak, törenin ardından sorumlu müdüre tepki gösterip ihmali olanlarla ilgili, "Hepsini görevden alın"' diye talimat veriyor...
Şimdi soruyorum: "Sayın Vali sen kendini Konya kralı mı sanıyorsun? Sorgusuz, yargısız ve araştırmadan bu çoçukca davranış neyin nesi?"
Yuh ki yuh...
Vali Cüneyit Orhan Toprak, törenin ardından sorumlu müdüre tepki gösterip ihmali olanlarla ilgili, "Hepsini görevden alın"' diye talimat veriyor...
Şimdi soruyorum: "Sayın Vali sen kendini Konya kralı mı sanıyorsun? Sorgusuz, yargısız ve araştırmadan bu çoçukca davranış neyin nesi?"
Yuh ki yuh...
...
Bakın, ben bu hükümeti eleştirmek için fırsat kollayanlardan biri değilim. Çoğu kadrolar 1978 yılından itibaren, orta birinci sınıftan bu yana omuz omuza mitinglere gittiğimiz ve "Kör dünyanın göbeğine, 'Hak Yol İslam' yazacağız" diye marş okuduğumuz için joplanarak dağıtıldığımız insanlardan oluşuyor. Ben hala o çocukluktaki kişiyim. Ama bugün görüyorum ki, bazılarının kimliği işgal edilmiş; sadece zeka seviyeleri o çocukluktaki kişi seviyesinde kalmış.
Maalesef, görevden alınması gerekenler terfi ettirilip, terfi etmesi gerekenler lekelenerek istifaya zorlanıyor. Bu gerçek fazlası ile tekrarlanmaya başladı...
Bakın, FETÖ denen yapıda beyin takımı 40 kişi yoktu. Ama herkesi kendine hizmet ettirdi. Bazıları bilerek ittifak gereği ve bazıları da bilmeyerek geri zekalı olmasından mütevellid bu hizmetin içinde bulundu. Bugün Ak Parti ile iş yapan ve kadroları oluşturanların çoğu, 17 - 25 Aralık sonrası bile örgüte sempati ile bakanlardan oluşuyorsa, aslında bu geri zekalı ve aşağılık bürokrasiye fazla söz de söylemek istemiyorum da, işte sussam da gönül razı değil.
Sözün özü, "akp gelirse şeriat gelir" diyenler müsterih olsun; 10 Kasım anmaları gösterdi ki, Ata'ya özlem, sanki daha dün ölmüş gibisine taze duruyor.
Evet, ilkeler de daha dün gibi, devrimlerine bağlı fedailerce taze tutuluyor.
Milliyetçilik, toplumu mikro kamplara ayırmaya devam ediyor... Halkçılık, Hak olana saldırı yolunda, sömürü düzeninin ilk cümlesindeki yerini hala koruyor... Laiklik, sadece Müslüman'a zulüm olarak var; başka din mensuplarına yok... Cumhuriyetçilik ve devletçilik, adaletsizliğin gerekçesi olmuş; devlet içinde dokunulmaz bir zırh ile, bürokrasinin öz ruhunda her gün zulümle hortlamaya çalışıyor. Ve inkılap... Keşke öyle bir şeyler olabilse... Sadece inkilaplaşmada aşama kaydedenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Durum bu... Daha dün gördüğüm durum bu...
Ve 50 yılda ben, fazlası ile yaşlandım galiba. O kadar çok köpeğe maskara oldum ki... Maalesef.
Bakın, ben bu hükümeti eleştirmek için fırsat kollayanlardan biri değilim. Çoğu kadrolar 1978 yılından itibaren, orta birinci sınıftan bu yana omuz omuza mitinglere gittiğimiz ve "Kör dünyanın göbeğine, 'Hak Yol İslam' yazacağız" diye marş okuduğumuz için joplanarak dağıtıldığımız insanlardan oluşuyor. Ben hala o çocukluktaki kişiyim. Ama bugün görüyorum ki, bazılarının kimliği işgal edilmiş; sadece zeka seviyeleri o çocukluktaki kişi seviyesinde kalmış.
Maalesef, görevden alınması gerekenler terfi ettirilip, terfi etmesi gerekenler lekelenerek istifaya zorlanıyor. Bu gerçek fazlası ile tekrarlanmaya başladı...
Bakın, FETÖ denen yapıda beyin takımı 40 kişi yoktu. Ama herkesi kendine hizmet ettirdi. Bazıları bilerek ittifak gereği ve bazıları da bilmeyerek geri zekalı olmasından mütevellid bu hizmetin içinde bulundu. Bugün Ak Parti ile iş yapan ve kadroları oluşturanların çoğu, 17 - 25 Aralık sonrası bile örgüte sempati ile bakanlardan oluşuyorsa, aslında bu geri zekalı ve aşağılık bürokrasiye fazla söz de söylemek istemiyorum da, işte sussam da gönül razı değil.
Sözün özü, "akp gelirse şeriat gelir" diyenler müsterih olsun; 10 Kasım anmaları gösterdi ki, Ata'ya özlem, sanki daha dün ölmüş gibisine taze duruyor.
Evet, ilkeler de daha dün gibi, devrimlerine bağlı fedailerce taze tutuluyor.
Milliyetçilik, toplumu mikro kamplara ayırmaya devam ediyor... Halkçılık, Hak olana saldırı yolunda, sömürü düzeninin ilk cümlesindeki yerini hala koruyor... Laiklik, sadece Müslüman'a zulüm olarak var; başka din mensuplarına yok... Cumhuriyetçilik ve devletçilik, adaletsizliğin gerekçesi olmuş; devlet içinde dokunulmaz bir zırh ile, bürokrasinin öz ruhunda her gün zulümle hortlamaya çalışıyor. Ve inkılap... Keşke öyle bir şeyler olabilse... Sadece inkilaplaşmada aşama kaydedenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Durum bu... Daha dün gördüğüm durum bu...
Ve 50 yılda ben, fazlası ile yaşlandım galiba. O kadar çok köpeğe maskara oldum ki... Maalesef.