TÜİK bazı veriler açıkladı.
2017 yılında güvenlik teşkilatının 5 bine yakın kayıp çocuk vakasını çözdüğünü biliyor muydunuz? Bulunamayanlar bilgisi açıklanmmamış olsa da bu büyük bir başarıdır. Aslında burada asıl görev topluma düşmektedir.
Rakamları incelediğimde belki bazılarının hiç dikkatini çekmeyecek olan ama benim asıl kafama takılan sosyal yardımlaşma kurumuna gönderilen çocuk sayısı oldu. Muhtemelen çoğu şiddet gören çocuk sayısı.
5 Bin rakamının biraz altında bir sayı. Bir yıllık rakam. 5 bin ailesiz veya ailesi eğitim anlamında yetersiz olan çocuk demek. Tamam belki bazılarının ailesi var ama ailesi olduğu halde çocuğun ailesinden alınması bence çok daha vahim bir olay.
Çocuk esirgeme kurumlarında 14 bin civarında çocuk kalıyor. 16 bin civarında da evlatlık verilen, koruyucu aile yanında kalan var. 120 bin civarında çocuğa da aile yanında destek hizmeti veriliyor. Bu çocuklar muhtemelen bizim kayıp geleceğimizdir. En son donanımlı okullarda eğitilemeyen çocukların buralarda üst düzey bir eğitim görmelerini beklemek bana biraz fazla hayalcilik gibi geliyor.
Bu 120 bine ilave 5 bin çocuk muhtemelen soğuk bir sevgiye mecbur kalacak. mevcut anne babanın yetersizliği ve devlet memuru zihniyetindeki bir kafanın anne babalığının kalitesi, elinden gelenin en mükemmelini yapsa da hiç bir zaman yeterli olmaz.
Ve belki de en önemlisi... Kayıtdışı şiddet gören çocuklar. Eğitilmeyen ve horlanan gelecek... Mevcut tespit edilen rakamın muhtemelen iki mislidir diye tahmin ediyorum... Bence eğitim değil meslek hedefi ile üniversiteye yerleşemeyenlerin geleceğini hesaplamak yerine bu kayıp geleceğe bir çözüm bulmak gerekir. Ve bu çözüm, devletten çok millete düşer. Herkes kapısının önünü temiz tutmakla mükelleftir.
Yoksa "aslan yattığı yerden belli olmaz" diyenler mi var? Herkes komşusundan mesuldür. "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir."
Var mı daha ötesi...
2017 yılında güvenlik teşkilatının 5 bine yakın kayıp çocuk vakasını çözdüğünü biliyor muydunuz? Bulunamayanlar bilgisi açıklanmmamış olsa da bu büyük bir başarıdır. Aslında burada asıl görev topluma düşmektedir.
Rakamları incelediğimde belki bazılarının hiç dikkatini çekmeyecek olan ama benim asıl kafama takılan sosyal yardımlaşma kurumuna gönderilen çocuk sayısı oldu. Muhtemelen çoğu şiddet gören çocuk sayısı.
5 Bin rakamının biraz altında bir sayı. Bir yıllık rakam. 5 bin ailesiz veya ailesi eğitim anlamında yetersiz olan çocuk demek. Tamam belki bazılarının ailesi var ama ailesi olduğu halde çocuğun ailesinden alınması bence çok daha vahim bir olay.
Çocuk esirgeme kurumlarında 14 bin civarında çocuk kalıyor. 16 bin civarında da evlatlık verilen, koruyucu aile yanında kalan var. 120 bin civarında çocuğa da aile yanında destek hizmeti veriliyor. Bu çocuklar muhtemelen bizim kayıp geleceğimizdir. En son donanımlı okullarda eğitilemeyen çocukların buralarda üst düzey bir eğitim görmelerini beklemek bana biraz fazla hayalcilik gibi geliyor.
Bu 120 bine ilave 5 bin çocuk muhtemelen soğuk bir sevgiye mecbur kalacak. mevcut anne babanın yetersizliği ve devlet memuru zihniyetindeki bir kafanın anne babalığının kalitesi, elinden gelenin en mükemmelini yapsa da hiç bir zaman yeterli olmaz.
Ve belki de en önemlisi... Kayıtdışı şiddet gören çocuklar. Eğitilmeyen ve horlanan gelecek... Mevcut tespit edilen rakamın muhtemelen iki mislidir diye tahmin ediyorum... Bence eğitim değil meslek hedefi ile üniversiteye yerleşemeyenlerin geleceğini hesaplamak yerine bu kayıp geleceğe bir çözüm bulmak gerekir. Ve bu çözüm, devletten çok millete düşer. Herkes kapısının önünü temiz tutmakla mükelleftir.
Yoksa "aslan yattığı yerden belli olmaz" diyenler mi var? Herkes komşusundan mesuldür. "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir."
Var mı daha ötesi...