Her günahın sarhoşluğu olsa...
Kime ait olduğunu bilmediğim bu sözü ben nereden duydum onuda hatırlamıyorum. Ancak durumumuzu anlatacak daha güzel başka özet olamazdı.
Hani şu pahalı marka giyen, hareketleri yeterince İslami bulunmayan, "olm manyak bi şarkı dinledim akıyoo" gibi cümleler kuran, af buyurun âlâ dergisi okuyup kanyon'da alışveriş yaptıklarına dair ciddi duyumlar aldığım bir kadın tayfası var.
Herkesin dilinde olan bütün günahları bu kadınlara yükleyen, o kadınlara yüklenince alnı secdeye titreye titreye (!) giden bir de erkek tayfası var.
Gönlü iman ateşi ile yanan bu erkeklerimiz pahalı nargile kafelerde dumanlarını tüttürürken "baağğzı kızlar çok güzel" geyiği eşliğinde İslam sancağını yerden kaldırırken, bu kadınlara sataşarak vicdanlarını rahatlatıyorlar.
"Bunlar hep böyle" cümlesi ile bitirdiği her muhabbetin her başında ve her ortasında Adriana Lima'ya bi şekilde konuyu getirip ama sonunda mutlaka Kudüs'ün yalnızlığından bahseden bu tayfa en az o kadınlar kadar zarar veriyor bu dine.
Ama kendisi gidip 500 dolarlık ayakkabı alıp 200 liraya saçını kestirebilir. Jipine özel sistem müzik kurdurup, sanki Rabbim bu dini kadınlara indirmiş gibi davranabilir.
Nisa 31. ayetten bahseder de, Nisa 30. Ayeti hiç ağzına bile almaz. Neden 30. ayetin önce geldiğine dair kafa yormadığı gibi İslam aleminin başına gelen bütün kötülükleri kadınların yeterince doğru örtünmemesine bağlar.
"Kaşlarını almayan renk uyumuna dikkat edip giyinmeyen hangi kadın gözlerinize güzel geliyor, yapanları eleştiriyorsunuz" diye sorduğunuz da erkek fıtratının böyle olduğu tezinin arkasına sığınır.
Parmağında taşıdığı binlerce liralık tuğralı yüzükle statü belirlerken oturup kadınların kuaförlere harcadığı paraya laf edebilir.
Kehribar tesbih koleksiyonu yapan kendine bakmaz, kadınların altın pırlanta merakı ile çok rahat dalga geçebilir.
28 Şubat sürecinde bile "aman bacılarımız peruk takmasın" geyiği yaparken nedense kendi sakallarında jilet kayınca hepsini kesmek zorunda kalan bu adamların sosyolojik olarak nasıl sırıttıklarını o dönem anlamalıydık.
Ama şimdi İslam dünyasının zilletini gördükçe bunların konusuna sosyolojinin bile çare bulamayacağını çok net görüyoruz.
***
Daha önce liberal olarak tanımladığım bir siyasi anlayışım vardı. Bu daha sonra zaman zaman Erdoğan düşmanlığına evrilsede "ulan banane ülkeyi ben mi kurtaracağım" genel felsefesinden pek ayrılmadım.
Gezi olaylarına katılıp ilk gün orada dikilmişliğim bile var...
17-25 Aralık sürecinde ve devam eden süreçlerde "vay anasını noluyor ya" desemde kafama en son hakikat 15 Temmuz'da dank etti.
O günden beri de aranızda sizinle mücadele ediyorum. Gerçi ne yapıyorum o da tartışılır ama kendimi size ait hissediyorum...
Bizden dediğiniz gazetecilerin evveliyatlarını, okuduğunuz gazetelerin süreçlerini, yardım kuruluşlarını kimlerin finanse ettiğini vs bilecek kadar tecrübe sahibi değilim.
Hala büyük oyunları göremiyor sizin kadar algıları bozamıyorum.
İnanır mısınız büyükresim. jpg bile hala duvar kağıdı olmadı bilgisayarımda...
Varın halimi siz düşünün...
Samimiyetim ile yola çıktığım günden beri düşe kalka öğrene yanıla yol almaya çalışıyorum.
Bazen uykularımdan sıçrayarak uyanıyorum, sanki ben uyursam ülkenin başına bi iş gelecekmiş gibi zannedip şizofrene bağladığım oluyor.
Neden anlattım...
Bazen bazı konularda görüş bildirmem isteniyor. Vallahi liyakatim olsa yaparım ama bu kadarım ben buyum...