Gayb, Arapça’da “gizli kalmak, gizlenmek, görünmemek, uzaklaşmak, gözden kaybolmak” anlamında masdar ve “gizlenen, hazırda olmayan bulunmayan şey” mânasında isim veya sıfat olarak kullanılmıştır.
Çoğunluk alimler gaybı "duyular ile bilinmeyen" olarak tanımlamıştır.
Gayb kelimesi Kur’an’da altmış yerde geçer. Bir kaçı...
"... De ki 'ben gaybı bilmem..." (En'am,50)
Çoğunluk alimler gaybı "duyular ile bilinmeyen" olarak tanımlamıştır.
Gayb kelimesi Kur’an’da altmış yerde geçer. Bir kaçı...
"... De ki 'ben gaybı bilmem..." (En'am,50)
"...Gaybın anahtarları Allah katındadır, onları O'ndan başkası bilmez..." (En'am,59)
"...Cinler eğer gaybı bilmiş olsalardı, aşağılayıcı azab içinde olmazlardı." (Sebe,14)
"...Allah'yan başka kimse göklerde ve yerde gaybı bilemez..." (Neml,65)
Bunların yanında bir çok ayeti kerimede bildirilmektedir ki, resul veya nebi olsun ya da olmasın, seçkin kişilere Allah tarafından gayb ilmi verilmiştir. Bu ilim irade içi veya dışı olabilmektedir.
Anlaşılmaktadır ki, gayb ikiye ayrılmaktadır: Mutlak gaybı Allah'tan başkası bilemez. İzafi, göreceli gaybı da Allah, seçkin kullarına vermiştir.
Mucize ve keramet alimlerce hak ve mümkünler dahilinde açıklanmıştır. Hatta bu konuda Gazali ve İbni Teymiyye tıpatıp aynı tanımlamayı yapmıştır.
Bütün bunlarla beraber Taberani'den gelen şu hadisi şerif de mutlaka dikkate alınmalıdır.
"Falcı, büyücü veya başka birinin gelecekten haber verdiğine inanan, Kur'an inkarcısı olur."
Şimdi gelelim meseleye... Gelecekten haber veren büyüklerimize...
Birinci ölçü şudur: Şeriata aykırı hiç bir şeye inanmak mecburiyeti yoktur. Gelecekten haber vermek Allah'ın katından bir ilimdir. İbni Arabi'nin gayb tarifi ile ifade edilecek olursa, sadece duyu ile mümkün olmayana değil, akla aykırı olana da inanmak mecburiyeti yoktur.
İkinci ölçü ise ayrıntılardır. Allah'ın izni ile ve Allah takdir ederse gibi temennilerle verilmeyen haberler de şeytanidir. Kerametten sayılmaz.
Şu sıralar yayında olan bazı haber veya kehanet karışımı bilgiler var. Aslını tam olarak bilmeden, gaflet ile bazı durumlara alet olmaktan kaçınmak gerekir. Bir söz sırf Kabe'de "olacak, gerçekleşecek" denildi diye gerçekleşmez. Öyle olsa hacca giden nice soyguncu, gaspçı ve stokçu şerefsizlerin hepsinin melekut katında olması gerekir.
Ölçümüz şeriatttır... Amelimiz gayret olmalıdır. Seferden sorumluyuz... Zafer haberleri ile sarhoşluk bana göre değil.
Selam ve dua ile...
Bunların yanında bir çok ayeti kerimede bildirilmektedir ki, resul veya nebi olsun ya da olmasın, seçkin kişilere Allah tarafından gayb ilmi verilmiştir. Bu ilim irade içi veya dışı olabilmektedir.
Anlaşılmaktadır ki, gayb ikiye ayrılmaktadır: Mutlak gaybı Allah'tan başkası bilemez. İzafi, göreceli gaybı da Allah, seçkin kullarına vermiştir.
Mucize ve keramet alimlerce hak ve mümkünler dahilinde açıklanmıştır. Hatta bu konuda Gazali ve İbni Teymiyye tıpatıp aynı tanımlamayı yapmıştır.
Bütün bunlarla beraber Taberani'den gelen şu hadisi şerif de mutlaka dikkate alınmalıdır.
"Falcı, büyücü veya başka birinin gelecekten haber verdiğine inanan, Kur'an inkarcısı olur."
Şimdi gelelim meseleye... Gelecekten haber veren büyüklerimize...
Birinci ölçü şudur: Şeriata aykırı hiç bir şeye inanmak mecburiyeti yoktur. Gelecekten haber vermek Allah'ın katından bir ilimdir. İbni Arabi'nin gayb tarifi ile ifade edilecek olursa, sadece duyu ile mümkün olmayana değil, akla aykırı olana da inanmak mecburiyeti yoktur.
İkinci ölçü ise ayrıntılardır. Allah'ın izni ile ve Allah takdir ederse gibi temennilerle verilmeyen haberler de şeytanidir. Kerametten sayılmaz.
Şu sıralar yayında olan bazı haber veya kehanet karışımı bilgiler var. Aslını tam olarak bilmeden, gaflet ile bazı durumlara alet olmaktan kaçınmak gerekir. Bir söz sırf Kabe'de "olacak, gerçekleşecek" denildi diye gerçekleşmez. Öyle olsa hacca giden nice soyguncu, gaspçı ve stokçu şerefsizlerin hepsinin melekut katında olması gerekir.
Ölçümüz şeriatttır... Amelimiz gayret olmalıdır. Seferden sorumluyuz... Zafer haberleri ile sarhoşluk bana göre değil.
Selam ve dua ile...