Ortalama 5 tona ulaşan yabani bir fil nasıl eğitilir bilir misiniz?
Daha yavruyken, kalın bir zincirle hayvanın bacağı bir direğe bağlanır. Önceleri hayvan kaçmaya çalışıyor ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın ne zinciri koparabiliyor ne de direği yerinden oynatabilir. Fil yavrusu ayağında zincirle büyüyor ve kaçamayacağını kabulleniyor. Özgürlük kavramını yitiriyor. İşte bu noktada ayağındaki zincir çözülüyor ve yerine konulan ince bir halatla birkaç santimetre boyunda tahtadan bir çubuğa bağlanıyor. Fil, bu koşullarda kolaylıkla kaçabilecek olmasına rağmen olduğu yerde kalıyor. Çünkü hâlâ var olduğunu sandığı zincirini asla kıramayacağına inanıyor.
İnsanlar da bundan farklı ehlileştirilmez. Asla yıkamayacağı, deviremeyeceği güçler tarafından eli kolu bağlıymış gibi düşünmesi sağlanır. Mesela İsrail istihbaratı herkesi kullanır, ABD ordusu yenilmez, Rusya var ya üff nükleer başlıkları bi kullansa dünyayı 100 defa yok edecek güçtedir, siyonistlerin finans sistemi çökertilemez v.s. İşte asıl güç budur. Bunu sağladıktan sonra bir onbaşıyla bir ülke yönetirsin. Amerikan sinema sektöründe en kral suç filminde dahi asla bir polisi öldürmemen gerektiği işlenir zihinlere, adam onun dışında öldürmedik kişi bırakmaz. Böyle böyle zihinler sürekli bombardıman yapılarak kontrol altına alınır.
Mesela geçen hayalimi anlattım. Parayı bulmak dışında belki de hayal olan hiçbir tarafı yoktu. O kısmı da halledilebilir, zihinlerdeki prangalar olmasa. Atalarımızın günün koşullarında bakkal dükkanına gidip hiç tanımadığı insanların veresiye defterini kapatmasının altında, yıllar içerisinde damıtılarak oluşmuş bir medeniyetin kodları vardı. Biz bunu kıssa gibi dinleyip, duygulanıp çekildik bir kenara. O kodları kaybettiğimizde asıl savaşı kaybetmeye başladık. Tek tek her konuda aynı hataları yaptık.
Bizler faizin haram olduğuna iman etmiş kimseleriz faiz haramdır der çekiliriz kenara. Bilmeyiz de kaç türü vardır, nasıl oluşur. Ben de pek bilmem. Ama ihtiyacımız olduğunda da hiç çekinmeden bankadan kredi kullanırız. Çoğu insan faizin sadece yiyen tarafında olduğunda haram olduğunu sanır. Bizim de bir evimiz, arabamız olmasın mıdır bahanelerimiz çoğu zaman.
Bence en büyük sebebi “evet haram lafzının” şu finansal sistem içerisinde bunu çözecek çözüm yolları nelerdir, hem günün şartlarını hem de dini referanslarımızı kullanarak önümüze modeller koymamasıdır. O biri kim acaba derseniz, herkes önce kendisine baksın. Kimse düşünmekten, hayatına yön vermekten, haram ve helallerden azade değil. Bu bahsettiğim şeyin adı medeniyet tasavvurudur. Sen ortaya daha iyisini koymadıkça başka medeniyetin düşünce ve hayat koşullarına uyum sağlarsın. Ve bunu şekillendirmek bir şeylerden şikayet eden herkesin görevidir.
Şimdi size birkaç rakam vereyim.
Türkiyede Bankacılık Sisteminde bulunan mevduat toplamı 6 Aralık 2018 itibariyle 1,933 Trilyon TL.
Daha yavruyken, kalın bir zincirle hayvanın bacağı bir direğe bağlanır. Önceleri hayvan kaçmaya çalışıyor ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın ne zinciri koparabiliyor ne de direği yerinden oynatabilir. Fil yavrusu ayağında zincirle büyüyor ve kaçamayacağını kabulleniyor. Özgürlük kavramını yitiriyor. İşte bu noktada ayağındaki zincir çözülüyor ve yerine konulan ince bir halatla birkaç santimetre boyunda tahtadan bir çubuğa bağlanıyor. Fil, bu koşullarda kolaylıkla kaçabilecek olmasına rağmen olduğu yerde kalıyor. Çünkü hâlâ var olduğunu sandığı zincirini asla kıramayacağına inanıyor.
İnsanlar da bundan farklı ehlileştirilmez. Asla yıkamayacağı, deviremeyeceği güçler tarafından eli kolu bağlıymış gibi düşünmesi sağlanır. Mesela İsrail istihbaratı herkesi kullanır, ABD ordusu yenilmez, Rusya var ya üff nükleer başlıkları bi kullansa dünyayı 100 defa yok edecek güçtedir, siyonistlerin finans sistemi çökertilemez v.s. İşte asıl güç budur. Bunu sağladıktan sonra bir onbaşıyla bir ülke yönetirsin. Amerikan sinema sektöründe en kral suç filminde dahi asla bir polisi öldürmemen gerektiği işlenir zihinlere, adam onun dışında öldürmedik kişi bırakmaz. Böyle böyle zihinler sürekli bombardıman yapılarak kontrol altına alınır.
Mesela geçen hayalimi anlattım. Parayı bulmak dışında belki de hayal olan hiçbir tarafı yoktu. O kısmı da halledilebilir, zihinlerdeki prangalar olmasa. Atalarımızın günün koşullarında bakkal dükkanına gidip hiç tanımadığı insanların veresiye defterini kapatmasının altında, yıllar içerisinde damıtılarak oluşmuş bir medeniyetin kodları vardı. Biz bunu kıssa gibi dinleyip, duygulanıp çekildik bir kenara. O kodları kaybettiğimizde asıl savaşı kaybetmeye başladık. Tek tek her konuda aynı hataları yaptık.
Bizler faizin haram olduğuna iman etmiş kimseleriz faiz haramdır der çekiliriz kenara. Bilmeyiz de kaç türü vardır, nasıl oluşur. Ben de pek bilmem. Ama ihtiyacımız olduğunda da hiç çekinmeden bankadan kredi kullanırız. Çoğu insan faizin sadece yiyen tarafında olduğunda haram olduğunu sanır. Bizim de bir evimiz, arabamız olmasın mıdır bahanelerimiz çoğu zaman.
Bence en büyük sebebi “evet haram lafzının” şu finansal sistem içerisinde bunu çözecek çözüm yolları nelerdir, hem günün şartlarını hem de dini referanslarımızı kullanarak önümüze modeller koymamasıdır. O biri kim acaba derseniz, herkes önce kendisine baksın. Kimse düşünmekten, hayatına yön vermekten, haram ve helallerden azade değil. Bu bahsettiğim şeyin adı medeniyet tasavvurudur. Sen ortaya daha iyisini koymadıkça başka medeniyetin düşünce ve hayat koşullarına uyum sağlarsın. Ve bunu şekillendirmek bir şeylerden şikayet eden herkesin görevidir.
Şimdi size birkaç rakam vereyim.
Türkiyede Bankacılık Sisteminde bulunan mevduat toplamı 6 Aralık 2018 itibariyle 1,933 Trilyon TL.
Bunun 1,022 si TL cinsinden, 911,286 sı yabancı para cinsinden.
Toplamda 1,433 Trilyon TL’lik Türk parası ve döviz cinsinden para gerçek ve tüzel kişiler adına vadeli hesaplarda büyümeye devam etmekte.
Bugün 100.000 TL kredi çekmeye çalışsanız 12 ay sonunda ögeyeceğiniz tutar en düşük 119.000 TL, aynı 100.000 TL nizi bankaya yatırsanız 12 ay sonra alacağınız tutar 120.000 TL.
Bu rakamlar ışığında temel probleme odaklanalım. Şu sistem içerisinde ben faize bulaşmıyorum diyen kendini aldatır. Neden mi?
Ekonomiyi takip eden bilir, X firması şu ilimize bilmem kaç milyondolarlık yatırım için yurtdışı bir finans kurumundan düşük faizli uygun vadeli kredi buldu. Aslında o firmamızın kayıtlarına baksanız, yatırım için bulduğu kredi kadar bankada varlığı vardır. Burada yüksek faizden büyümeye devam eder o varlıklar.
Bulduğu krediyi de yatırımın bitişi akabinde o an ülkedeki en yüksek faiz oranlı bankanın verilerine göre hareket ederek fiyata yansıtır. Yani yüz milyon tl kredi çekip 10 milyon tl faiz ödemesi yaptıysa, piyasaya bunu yirmi milyon tl olarak yansıtır. Ben bu parayı faize yatırsaydım en az ne kadar para kazanırıma göre ürün fiyatlaması yapar. Ve bunu zincir olarak devam ettirin, toptancısından, perakendicisine, her biri aynı ürüne güncel faiz değerleri üzerinden fiyat koyar ve senin önüne gelen ürün o günün koşullarında daha işçi, nakliye, vergi ve kar oranı v.s. fiyatlaması yapılmadan kaç el değiştirdiyse o çarpan değerinde faiz yiyerek eline ulaşır.
Bu zincirin herhangi bir yerindeki kişi buna enflasyon der, vade farkı der ama bunun adı faizdir arkadaşlar. Hem de bankaya para yatırmadan tahsil edilecek ballı faizdir bu. Kişi bir vicdanını bir de Allahı kandıramazmış.
Tamam peki bunu biz icad etmedik, yıkması da zor. Ancak bankaya para yatıran her birey kendi kazandığı faizin katlarını hayatını idame ettirmek için kullandığı herbir üründe misliyle harcıyor. Çünkü sistem birilerinin para kazanma psikolojisi üzerine işliyor. Reelde kaybeden adam bile içerideki parasındaki nümerik artışları kazanç sanmaya devam ediyor.
Şu an Türk bankacılık sisteminde duran 1,4 Tirilyon TL’ye karşılık yıllık %10 talep daralması olsun fazilerde de enflasyonda da ürün fiyatlarında da ciddi düşüş yaşanır.
Sihirli kelime olan “sizin de bir eviniz, arabanız, dükkanınız olmasın mı” yı zihinlerde yıkmazsak ve aleme nizam vermiş bir medeniyetin mirasçıları olarak dünyaya bundan daha adil ve iyi bir sistem vaad edemezsek kimse bizim müslümanlığımızın farkını göremeyecektir.
Ekonomiyi takip eden bilir, X firması şu ilimize bilmem kaç milyondolarlık yatırım için yurtdışı bir finans kurumundan düşük faizli uygun vadeli kredi buldu. Aslında o firmamızın kayıtlarına baksanız, yatırım için bulduğu kredi kadar bankada varlığı vardır. Burada yüksek faizden büyümeye devam eder o varlıklar.
Bulduğu krediyi de yatırımın bitişi akabinde o an ülkedeki en yüksek faiz oranlı bankanın verilerine göre hareket ederek fiyata yansıtır. Yani yüz milyon tl kredi çekip 10 milyon tl faiz ödemesi yaptıysa, piyasaya bunu yirmi milyon tl olarak yansıtır. Ben bu parayı faize yatırsaydım en az ne kadar para kazanırıma göre ürün fiyatlaması yapar. Ve bunu zincir olarak devam ettirin, toptancısından, perakendicisine, her biri aynı ürüne güncel faiz değerleri üzerinden fiyat koyar ve senin önüne gelen ürün o günün koşullarında daha işçi, nakliye, vergi ve kar oranı v.s. fiyatlaması yapılmadan kaç el değiştirdiyse o çarpan değerinde faiz yiyerek eline ulaşır.
Bu zincirin herhangi bir yerindeki kişi buna enflasyon der, vade farkı der ama bunun adı faizdir arkadaşlar. Hem de bankaya para yatırmadan tahsil edilecek ballı faizdir bu. Kişi bir vicdanını bir de Allahı kandıramazmış.
Tamam peki bunu biz icad etmedik, yıkması da zor. Ancak bankaya para yatıran her birey kendi kazandığı faizin katlarını hayatını idame ettirmek için kullandığı herbir üründe misliyle harcıyor. Çünkü sistem birilerinin para kazanma psikolojisi üzerine işliyor. Reelde kaybeden adam bile içerideki parasındaki nümerik artışları kazanç sanmaya devam ediyor.
Şu an Türk bankacılık sisteminde duran 1,4 Tirilyon TL’ye karşılık yıllık %10 talep daralması olsun fazilerde de enflasyonda da ürün fiyatlarında da ciddi düşüş yaşanır.
Sihirli kelime olan “sizin de bir eviniz, arabanız, dükkanınız olmasın mı” yı zihinlerde yıkmazsak ve aleme nizam vermiş bir medeniyetin mirasçıları olarak dünyaya bundan daha adil ve iyi bir sistem vaad edemezsek kimse bizim müslümanlığımızın farkını göremeyecektir.