Starbucks'ta sıra beklerken gelen bir "ne kadar da zengin ve elitim" hissi vardır. Kağıt bardakta verilen kahve soğuyunca genelde geçer o his.
Aynı hissi uçak merdivenlerinden çıkarken de hissedersiniz. Zengin ve önemli birisin gibi gelir insana. Ama iç hatlar sabancı uçağında "ne alırsınız" diye soran hostese bir çaya on lira vermemek için "yok ben bir şey almayım" dediğiniz zaman anında geçer o his.
Arkadaşın biri bu hissi iPhone telefonunu kılıfsız kullandığı zaman hissettiğini söylemişti. Bizlerin çizilse üç günlük ulusal yas ilan edilmesini beklediğimiz alete o "iPhone ne ya kırılırsa yine alırım" yiğitliği ile meydan okuyordu. Gerçi aldığı telefon 5845 taksitli ve her taksit zamanı "zenginim" hissi gidiyordu ama olsun yiğit bir arkadaşımızdı.
"Almak" yerine "aldırmak", "yapmak" yerine "yaptırmak" fiilerini kullandığın zaman da gelir o his. Yani salçalı Makarnayı yapmak ile karidesli makarna yaptırmak aynı şey mi? Basit bir salatayı bile limon yağ tuz ile yersen fakir, içine ton balığı katarsan zengin hissedersin, bakın burası önemli.
Ama bu hissetme olayı çok tuhaf bir şey. Bazen bazıları sırf bu hissetme olayını en tepede yaşamak adına komik duruma düşebiliyorlar.
Sosyal medyada çok görüyoruz bu tiplerden.
Kendini önemli biri gibi hissetmek isteyen, kitabının bu güne kadar yazılmış en önemli ve en farklı kitap olduğunu iddia ediyor. Kendini gizemli hissetmek isteyen, istihbarat elemanı gibi imaj yapıyor. Kendini hep büyük resimi bir kendi görüyor gibi hissetmek isteyen, ellerini kollarını kocaman aça aça herkesin gördüğünü toplayıp en son açıklamayı yapıyor, kendini akıllı (!) hissediyor. Geçen birisi "reis bana bu işi sorsa böyle olmazdı" gibi bir cümle bile kurdu. Zaten evet ya senin gibi bir siyasi deha like kovalarken neden heba oluyor buralarda değil mi? Şimdi hepsi ellerini dizlerine vuruyor "ah biz ne yaptık nasıl ona sormayı düşünemedik" diye ağlıyorlar, onlar kaybeder üzülme (!).
Sonra işi o kadar abartıyorlar ki hissetmek istedikleri şeyin aslında "aslı" olduklarına kendileri bile inanıyor. Ona buna "koçum bİ baksana" diye emirler yağdırmaya başlıyor ya da "Güzelim.." diye başlayan üstten bakmacı cümleler kurmaya.
Tabi biz o fenomenlerin yanında güneş lekeleri dekolte bölgesinde değil, yüzünde olan fakirleriz. Tarlada çalışıp yanmak ile denizde yanmak aynı şey mi?
Herşeyi onlar bilir, tüm büyük oyunları onlar bozar, herkese kolları uzanır, herkesi isterse himaye eder, isterse yerden yere vurabilir.
İşte aynı adamlar yeri geliyor devlete parmak sallıyor had bildirmeye çalışıyor kendi haddini bilmeden.
Aynı hissi uçak merdivenlerinden çıkarken de hissedersiniz. Zengin ve önemli birisin gibi gelir insana. Ama iç hatlar sabancı uçağında "ne alırsınız" diye soran hostese bir çaya on lira vermemek için "yok ben bir şey almayım" dediğiniz zaman anında geçer o his.
Arkadaşın biri bu hissi iPhone telefonunu kılıfsız kullandığı zaman hissettiğini söylemişti. Bizlerin çizilse üç günlük ulusal yas ilan edilmesini beklediğimiz alete o "iPhone ne ya kırılırsa yine alırım" yiğitliği ile meydan okuyordu. Gerçi aldığı telefon 5845 taksitli ve her taksit zamanı "zenginim" hissi gidiyordu ama olsun yiğit bir arkadaşımızdı.
"Almak" yerine "aldırmak", "yapmak" yerine "yaptırmak" fiilerini kullandığın zaman da gelir o his. Yani salçalı Makarnayı yapmak ile karidesli makarna yaptırmak aynı şey mi? Basit bir salatayı bile limon yağ tuz ile yersen fakir, içine ton balığı katarsan zengin hissedersin, bakın burası önemli.
Ama bu hissetme olayı çok tuhaf bir şey. Bazen bazıları sırf bu hissetme olayını en tepede yaşamak adına komik duruma düşebiliyorlar.
Sosyal medyada çok görüyoruz bu tiplerden.
Kendini önemli biri gibi hissetmek isteyen, kitabının bu güne kadar yazılmış en önemli ve en farklı kitap olduğunu iddia ediyor. Kendini gizemli hissetmek isteyen, istihbarat elemanı gibi imaj yapıyor. Kendini hep büyük resimi bir kendi görüyor gibi hissetmek isteyen, ellerini kollarını kocaman aça aça herkesin gördüğünü toplayıp en son açıklamayı yapıyor, kendini akıllı (!) hissediyor. Geçen birisi "reis bana bu işi sorsa böyle olmazdı" gibi bir cümle bile kurdu. Zaten evet ya senin gibi bir siyasi deha like kovalarken neden heba oluyor buralarda değil mi? Şimdi hepsi ellerini dizlerine vuruyor "ah biz ne yaptık nasıl ona sormayı düşünemedik" diye ağlıyorlar, onlar kaybeder üzülme (!).
Sonra işi o kadar abartıyorlar ki hissetmek istedikleri şeyin aslında "aslı" olduklarına kendileri bile inanıyor. Ona buna "koçum bİ baksana" diye emirler yağdırmaya başlıyor ya da "Güzelim.." diye başlayan üstten bakmacı cümleler kurmaya.
Tabi biz o fenomenlerin yanında güneş lekeleri dekolte bölgesinde değil, yüzünde olan fakirleriz. Tarlada çalışıp yanmak ile denizde yanmak aynı şey mi?
Herşeyi onlar bilir, tüm büyük oyunları onlar bozar, herkese kolları uzanır, herkesi isterse himaye eder, isterse yerden yere vurabilir.
İşte aynı adamlar yeri geliyor devlete parmak sallıyor had bildirmeye çalışıyor kendi haddini bilmeden.