GENEL

Bakan Tunç: "Netanyahu hakkındaki yakalama kararı önemli ama gecikmiş bir adım"

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ, TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI ÜYE VE GÖZLEMCİ ÜLKELERİ HAKİMLER KONSEYİ BAŞKANLARI VE TEMSİLCİLERİ TOPLANTISI'NDA KONUŞTU

Abone Ol

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısının İsrail Başbakanı Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı hakkında talep ettiği tutuklamaya yönelik yakalama kararı önemli bir adım, gecikmiş bir adım. Bu soruşturmada İsrail Başbakanı Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı’nın insanlık suçu işlediği bütün dünyaya duyurulmuş oldu.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul’da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı Üye ve Gözlemci Ülkeleri Hakimler Konseyi Başkanları ve Temsilcileri Toplantısı’na katıldı. Toplantıda ayrıca Türk Dünyası Teşkilatı Genel Sekreteri Kubanıçbek Ömüraliyev, Azerbaycan Yüksek Mahkeme Başkanı İnam Karimov, Kazakistan Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Denis Şip, Kırgızistan Yargı Konseyi Başkanı Kıdık Cunuşpayev, Özbekistan Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Kolmumin Yodgorov, Macaristan Ulusal Yargı Konseyi Başkanı Pitır Sabo, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ hazır bulundu. Bakan Tunç toplantıda bir konuşma yaptı.

Türk Devletleri Teşkilatının, Türk dilini konuşan ülkeler arasındaki ilişkileri en üst seviyeye çıkarma hedefiyle 32 yıl önce, Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşen zirve ile temellerinin atıldığını söyleyen Bakan Tunç, "Bu birliktelikle, ortak dil, kültür ve tarihe dayalı beşeri ilişkilerimizin daha da artmasını, birlik ve beraberliğimizin daha da güçlenmesini hedefledik. Bu amaçla; adaletten, eğitime; sağlıktan, kültüre; ekonomiden enerjiye kadar birçok alanda ortak çalışmalar yürütüyoruz" ifadelerini kullandı.

"Netanyahu hakkındaki yakalama kararı önemli ama gecikmiş bir adım"

Türk dünyasının tek bilek, tek yürek olmasının sadece bölgede değil, aynı zamanda bütün dünyada huzur, barış ve istikrarı kalıcı hale getireceğini ifade eden Bakan Tunç, "Birlikteliğimiz, daha adil bir sistemin tesisine de önemli katkı sağlayacaktır. Medeniyetimiz ve köklü tarihimiz; bizlere birlik olmayı, adaletli olmayı, mazlumun yanında bulunup, haksızlığın karşısında durmayı öğretmiştir. Maalesef bugün dünyada haksızlıklar meydana gelmektedir. Uluslararası sistem uluslararası kuruluşlar uluslararası mahkemelerin maalesef insanların sorunlarına çare olamadığını görüyoruz.

7 Ekim’den bu yana Gazze’de bir insanlık dramı yaşanmakta ve insanlık suçu işlenmektedir. Bütün dünyanın gözü önünde 35 binden fazla Filistinli kardeşimiz şehit edildi. Bunların yüzde 70’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Maalesef dünyanın gözü önünde çocuklar katledilirken, insanlık vicdanı sokaklara taşıyor ama insanlığı temsil ettiğini söyleyen uluslararası kuruluşların da etkisiz kaldığını hep beraber görüyoruz. Okullar, mülteci kampları, pazarlar okullar bombalanırken insanlık bu akan kanı durdurmakta başarılı olamadı. Türkiye olarak Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Filistin’de akan kanın durması için yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyoruz. Ateşkesin sağlanması için sürdürülen çabalar henüz sonuç vermedi. Temennimiz orada bir an önce akan kanın durdurulması orada insanlık suçunun işlenmemesinin önüne geçilmesi, çocuk katliamının önüne geçilmesi. Bütün temennimiz bu. Uluslararası Adalet Divanı’nda görülmeye başlayan dava önemli. Bu davada alınan tedbir kararı anlamlı. Ama bu tedbir kararının maalesef uygulamaya geçirilememiş olması, icra edilememiş olması yine işte sistemin nasıl işlemez durumda olduğunu bize açıkça gösteriyor. Tedbir kararına mahkeme kararına uymayan bir devlet söz konusu. Bütün uluslararası kararlarına uymayan bir devletten bahsediyoruz. En son Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı’nın başlattığı soruşturma kapsamında İsrail Başbakanı Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı hakkında talep ettiği tutuklamaya yönelik yakalama kararı önemli bir adım. Bu adım gecikmiş bir adım. Bu soruşturmada İsrail Başbakanı Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı’nın insanlık suçu işlediği bütün dünyaya duyurulmuş oldu. Soykırım, çocuk katliamı yaptığı bütün dünyaya duyurulmuş oldu. Ama bu yeterli değil, başsavcının bir an önce soruşturmayı tamamladım, delillerimiz hazır, hem yakalama; tutuklama talep ediyorum hem de davayı açıyorum demesi lazım. Davayı Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde de açması gerekiyor. İsrail’deki saldırganları bir kez daha nefretle lanetliyoruz" dedi.

"Birliğimizi pekiştirdiğimiz takdirde, dünyadaki gücümüzü hiç şüphesiz daha da artıracağız"

Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın ’daha adil bir dünya mümkün’ düsturuyla insanlık için barış ve huzura katkı veren adımları atmakta kararlı oldukları söyleyen diyen Bakan Tunç, "Aynı ataların torunları olan bizler; yüzyıllar boyunca zorlu şartlarda, tarih ve medeniyet gelişimine önemli katkılar sunmuş bir milletiz. Geçmişte olduğu gibi bugün de tam bir kardeşlik içerisinde, yan yana, omuz omuzayız Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ’daha adil bir dünya mümkün’ düsturuyla insanlık için barış ve huzura katkı veren adımları atmakta kararlıyız. Bu amaçla; biz kardeş ülkeler, bir arada ortaklık temelinde, iş birliğimizi, dayanışmamızı ve birlikteliğimizi güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz. Çünkü bizim birlikteliğimiz her şeyden önce kardeşlik hukukumuzu tesis eden bir gönül birlikteliğidir. Her birimiz, aynı manevi hazineden beslenen, ortak geçmiş ve kültüre sahip kardeş ülkeleriz. Bu temeli unutmadan birliğimizi pekiştirdiğimiz takdirde, dünyadaki gücümüzü hiç şüphesiz daha da artıracağız. Sesimizin dünyada daha gür duyulmasının yegane yolu da budur" ifadelerini kullandı.

Türk Teşkilatına üye devletler arasında siyasi, kültürel, ekonomik, ticari ve askeri alanların yanında, adalet ve yargı konularındaki işbirliğinin daha da derinleştirilmesine ve geliştirilmesine önem verdiklerini söyleyen Bakan Tunç, 2021 yılında İstanbul’da; Türk Devletleri’nin bağımsızlığının 30. yıldönümünün kutlandığı 8. Zirve’de, Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesi’ni her birlikte kabul ettiklerini hatırlattı.

Türk Devletleri Teşkilatı’nın geleceğe daha emin adımlarla yürümesini sağlayacak bu Vizyon Belgesinde, adalet alanındaki mevcut işbirliğinin daha ileri noktalara taşınmasını açıkça taahhüt ettiklerini ifade eden Bakan Tunç, "İşte bu hedef doğrultusunda son on yılda, Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde; yüksek yargı kurullarına, yüksek mahkemelere, başsavcılara, adalet akademilerine, avukatlara ve noterlere ilişkin iş birliğimizi artıracak önemli toplantılar ve çalışmalar yaptık. Bu kapsamda; 2023 yılının Ekim ayında ülkemizin ev sahipliğinde; Türk Dünyası Noterler Birliğinin Kurulması Hakkındaki Mutabakat Zaptını imzaladık. Bu işbirliğiyle noterlik konusunda karşılıklı mesleki işbirliği, bilgi ve tecrübe paylaşımını en üst seviyeye taşıyacağız. Böylece; Türk dünyasında yapılan bir noterlik işleminin, katılımcı ülkeler arasında denkliğini sağlayacağız. Türk Yargı Eğitim Ağı kapsamında ayrıca; geçtiğimiz Aralık ayında Ankara’da Uluslararası Türk Hukuk Tarihi Kurultayını gerçekleştirdik. Kurultayın hedefi, ortak hukuk mirasımızı keşfetmek ve gelecekteki hukuk düzenlerimizi bu kadim ve zengin medeniyet üzerine inşa etmektir. Bu nedenle, müşterek bir hukuk kültürü geliştirilmesine katkı sağlayan bu kurultayda sunulan bildirileri, yakın bir zamanda basılı eser halinde yayımlayacağız" diye konuştu.

"Hukuk devleti; adil, özgür ve demokratik bir toplumun ana sütunudur"

Türk dünyasında ortak bir hukuk dilini oluşturmak için kapsamlı bir hukuk sözlüğü geliştirdiklerini kaydeden Bakan Tunç, "Diğer yandan avukatlarımızın yoğun çabasıyla; Türk Dünyası Arabulucular Birliği kurulmuştur. Türk Dünyası Arabulucular Birliği, üyeleri aralarında mesleki diyalogları artırmayı, geliştirmeyi ve iş birliğini sağlamayı hedeflemektedir. Teşkilata üye ülkeler arasında yükseköğretim alanında iş birliğini gerçekleştirmek amacıyla 2013 yılında kurduğumuz Türk Üniversiteler Birliğiyle de ortak tarih, kültür, dil mirasından yola çıkarak üniversiteler arasında işbirliği sağlanmasını amaçlıyoruz. Tüm bunların yanında, önümüzdeki süreçte özellikle adalet alanında işbirliğimizi daha da artırarak, derinlik kazandırmakta kararlıyız. Çünkü mülkün temeli olan adalet, aynı zamanda sosyal barışın, refahın, istikrarın, kalkınma ve büyümenin ön şartıdır. Adaletin tecellisi ise; yalnızca hukuk devleti ile mümkündür. Hukuk devleti; adil, özgür ve demokratik bir toplumun ana sütunudur. Hukuk Devletinin hayatî özelliği olan bağımsız, tarafsız, güvenilir ve etkin işleyen bir yargı sisteminin teminatı ise ülkelerin Hakimler ve Savcılar Kurullarıdır. Çoğulcu ileri demokrasilerde, yargı organının yönetimi ve denetimi; içinde yargı mensuplarının ağırlıklı rol aldığı, bağımsız idari kurullara bırakılmıştır. Ülkemizde de kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkelerinin gereği olarak bu görevi Hakimler ve Savcılar Kurulu yerine getirmektedir. Hayati görevleri bulunan Hakimler Savcılar Kurullarımız arasında kurulacak Türk Yargı Kurulları Ağı’nın çok geniş bir çerçevede işbirliğine katkı sunacağına inanıyorum. Bu alanda ülkelerimiz arasında istişare ve ortak aklın rehberliğinde yapılacak çalışmalarla işbirliğimizi geliştirmeye devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde Türk Yargı Kurulları Ağı’nın daha sistematik ve etkin bir şekilde işlemesi için çalışma gruplarıyla tüzük ve çerçeve belgelerini hızla oluşturacağız. Böylece yaklaşık 200 milyonluk bir nüfusa sahip geniş bir coğrafyada kurumsal yapısını oluşturacağımız ortak bir yargı ağıyla adalet hizmetlerinin kalitesini ve verimliliğini en üst noktaya taşımanın gayretinde olacağız" ifadelerini kullandı.

Bakan Tunç’tan terörle mücadelede işbirliği vurgusu

Türk Dünyası olarak, iş birliğinin sadece yargı kurulları ağı konusunda değil; her alanda daha ileri noktaya taşıma çabası içinde olunması gerektiğini ifade eden Bakan Tunç, "Bu kapsamda adli açıdan ülkeler arasındaki etkileşimin uluslararası alandaki en önemli yansıması uluslararası adli iş birliğidir. Terör insanlık suçudur. Yaşam hakkının, demokrasinin, özgürlüğün düşmanıdır. Biz samimi bir şekilde FETÖ, DEAŞ, PKK gibi pek çok terör örgütüyle aynı anda kararlı bir şekilde mücadele ediyoruz. Türkiye olarak tüm terör örgütlerinin kökünü kurutma konusunda kararlıyız. Çünkü biz terörle mücadeleyi tüm boyutlarıyla, hak ve özgürlük mücadelesi olarak görüyoruz. Terörle mücadelenin hukuk zeminindeki önemli bir boyutunu da hiç şüphesiz ülkeler arasındaki iade talepleri, yani adli yardımlaşma oluşturmaktadır. Biz adli iş birliği konusunda uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerimize şimdiye kadar samimiyetle uyduk. Bundan sonra da aynı ciddiyet ve kararlılıkla bu yükümlülüğümüze uymaya devam edeceğiz.

Fakat aynı bakış açısını tüm dünyadan beklediğimiz gibi; tarihi, kültürel birçok ortak ve akrabalık bağımızın olduğu Türk Dünyası Ülkelerinden özellikle beklediğimizi altını çizerek vurgulamak istiyorum. Çünkü terör örgütleri ile hukuki mücadelenin en etkili ve önemli ayağı adli yardımlaşmadır. Suçluların iadesine ilişkin taleplerimiz konusunda; Türk Dünyası ülkeleri başta olmak üzere dünyadan, hassasiyet ve samimiyetle davranılmasını bekliyoruz" diye konuştu.